Yiyecekten (bazen de hem yiyecekten hem içecekten) gönüllü olarak uzak durmaktır. İmanlı bireyler veya topluluk olarak imanlılar kendilerini daha çok Tanrı’ya vermek (özellikle daha çok dua etmek ve Tanrı’ya yaklaşmak) istedikleri zaman, Tanrı’ya adanmaya, yeme içmeye duyulan temel ihtiyacın da ötesinde bir gereklilik duyduklarını ifade etmek üzere oruç tutarlar. Kutsal Kitap’ta duayı etkili kılmak amacıyla oruçtan yararlanıldığına dair açık ayetler bulunmamaktadır. Orucun duaya ve duayı yapana etkisi, açlık veya susuzluk hissedildiği anların Rab’be adanmayla geçirilmesiyle mümkün olur; dolayısıyla belirli bir amaç olmadan sadece aç ve susuz kalmanın ruhsal bir faydası yoktur.
Oruç tutulacak sürenin gününü ve gün sayısını belirlemek kişinin veya topluluğun kararına bağlıdır. Kutsal Kitap’ta oruç tutma süresinin bir günden kırk güne kadar uzadığı görülür. Eski Antlaşma’da, Kutsal Yasa’da, Günahları Bağışlatma Günü’nde (Yom Kippur) oruç tutulması buyrulmuştur (bkz. Lev. 16:29,31; 23:27-32; Say. 29:7). İsrail halkının Babil’e sürgün edilmesinin ardından, her yıl dört ayrı oruç daha tutulmaya başlanmıştır (bkz. Zek. 7:5; 8:19). Yeni Antlaşma’da Ferisiler’in haftada iki kez oruç tuttuğu belirtilir (bkz. Luk. 18:12).
Eski Antlaşma’da ulusu ilgilendiren önemli durumlarda oruç “ilan edildiği” görülür (2Ta. 20:3; Ezr. 8:21; Yer. 36:9). Günahlardan ötürü ağıt yakarken, ulusun kötü günlerinde, kişisel (veya ulusal) tövbe zamanlarında veya büyük üzüntü ve yas dönemlerinde (krş. Neh. 9:1) oruç tutulurdu. Oruç, yaşanan zorlukların sona ermesi umuduyla, sıkıntı dönemi boyunca Tanrı’ya bağlı kalındığını ifade ediyordu.
İsa Mesih’in, vaftiz olmadan hemen önce kırk gün süreyle oruç tutmasının nedeni açıkça belirtilmemiştir. Ancak Musa’nın Kutsal Yasa bildirilirken kırk gün süreyle oruç tutmasından (Çık. 34:28), İlyas’ın öldürülmemek için çöle kaçtığı sırada ve RAB’bin ona görünüp ona buyruklar vermesinden önce kırk gün kadar oruç tutmasından, orucun büyük denenmeler veya RAB’le karşılaşma öncesinde kişinin kendini ruhsal ihtiyaçlara adamak üzere tutulmasının uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Yeni Antlaşma’da oruçla ilgili açık bir buyruk yoktur. Oruç, suiistimale açık bir ibadettir (ayrıca bkz. Mat. 6. bölüm); insanları etkilemek, tutkuları denetlemek Tanrı’yı kendine bir şekilde borçlu kılmak (fayda sağlamak karşılığında) veya günahları örtmek (Yşa. 58. bölüm) üzere oruç tutulmamalıdır. Gereken alçakgönüllülük ve Tanrı’ya yürekten adanmışlık olmaksızın oruç yararsızdır. İmanlıların topluluk (kilise) olarak, tehdit altında oldukları durumlarda veya denenme dönemlerinde oruç tutmaları yerindedir; böylelikle, zor durumlar dâhil, her durumda kendilerine değil, tek Tanrı’ya, vaatlerine ve O’nun gücüne dayandıklarını ilan etmek için kendilerini duaya vermiş olurlar.
Kutsal Kitap ayetleri bibleserver.com web sitesinde yeni bir pencerede açılacaktır.
Kaynak: Açıklamalı Kutsal Kitap. (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2010) s. 1030.
Telif Hakları © 2010 Yeni Yaşam Yayınları. İzin ile kullanılmıştır.