Tanrı’nın adaletini, doğruluğunu ve aklamasını çoğunlukla ayrı kavramlar olarak ele alırız. Ancak doğruluk, adalet ve akla(n)ma sözcüklerinin Kutsal Kitap’ta çoğu kez eşanlamlı olarak veya birbirini tamamlar biçimde, tıpkı Romalılar 3:21-27’de gibi kullanılır. Böylelikle doğruluk kavramının, adalet ve aklanmadan bağımsız olarak anlaşılamayacağı, bunların birbirini tamamlayan unsurlar olduğu görülmektedir.

Doğruluk, günahkâr insanlığın en büyük gereksinimidir. Tanrı “doğrudur, yani adildir”, çünkü kendi özüne, sıfatlarına ve tasarısına sadıktır (Mez. 4:1; 98:2-3). Tanrı’nın benzerliğinde yaratılan insanoğlu ise ne yazık ki Tanrı’nın doğayı ve insan vicdanını yönlendirişini, ilahi antlaşmalar yoluyla açıkladığı vahyi reddeder; bunun sonucunda Tanrı’ya yabancılaşır. Böylece O’nunla “doğru” bir ilişki kuramaz ve Tanrı’nın gazabını hak eder. Gazap, kutsal bir Tanrı’nın günah karşısındaki göstereceği en “adil” davranıştır.

Ancak Kutsal Yazılar boyunca Tanrı’nın, insan ile arasındaki doğru ilişkiyi geliştirmek üzere insanın ihtiyacı olan “doğruluğu” sağladığı görülür. Bu doğruluk, yani “Tanrı’yla kurulan doğru ilişki”, hem Eski hem de Yeni Antlaşma’da Tanrı’nın vaatlerine iman edenlere bahşedilen bir armağandır.

Eski Antlaşma döneminde Tanrı insanın ihtiyacı olan “doğruluğu”, insana vaatlerini ve tasarılarını antlaşma yaparak bildirdi; bunlara iman edenler Tanrı’nın gözünde “doğru sayıldı” ve Tanrı’yla başladıkları yeni ve “doğru” ilişkinin sonucunda Tanrı’nın isteğinin mutlak olduğuna inandılar (Eski Antlaşma’da ifade edildiği gibi), yaşamlarını O’nun sözüne göre düzenlediler ve antlaşmanın yükümlülüklerini gayretle yerine getirdiler. Tanrı’nın gözünde “doğru sayılan” bu kişilerden, Tanrı’yla aralarındaki doğru ilişkiyi yaşamlarının her alanında yansıtmaya istekli olmaları beklenirdi. Bu konuda Yaratılış 15:6, Yasanın Tekrarı 6:25 ve Habakkuk 2:4 ayetlerine bakabilirsiniz.

Yeni Antlaşma döneminde ise doğruluk (aklanma) kavramının temeli, Tanrı’nın Mesih’e iman edenleri yasal anlamda “bağışlanmış ve kabul edilmiş” ilan etmesine dayanır. “Doğruluk”, Tanrı’nın Mesih İsa’ya iman edene bağışladığı armağandır. Mesih’in “doğruluğu”, iman eden kişiye ait “sayılır”, böylece iman eden kişi Tanrı’nın gözünde “kabul edilir”. Mesih’in Tanrı’nın gazabını üstlenmesi sayesinde kişi Tanrı’nın gazabından kurtulduğu için Tanrı’yla arasındaki yabancılaşma ortadan kalkar, yerini yakın bir ilişki alır (Rom. 3:21-26; 5:12-21; 1Ko. 1:30; 2Ko. 5:21; Flp. 3:9). Tanrı’nın huzurunda kabul edilen imanlıdan, Kutsal Ruh’un gücü aracılığıyla imanla yaşaması beklenir (Rom. 1:5; Yak. 2:14-26). Bu durumda Mesih imanlılarına düşen, kendi başına ulaşılamayan, sadece İsa Mesih’e iman edenlere bahşedilen bu doğruluk çerçevesinde yaşamayı amaç edinmektir.


Tanrıbilim Hazinesi Düzenleyicisinden Not: Kutsal Kitap’ta (Yeni Çeviri) aklanmak kelimesi kullanılsa da, Türk Dil Kurumu’na göre, aklanmak, “Hakkında dava açılan sanık, yargılama sonunda suçsuz bulunmak, temize çıkmak, beraat etmek” olarak tanımlanır. Bu Kutsal Kitap’taki Grekçe kavramına uymadığından dolayı, vaazlarımız ve konuşmalarımızda aklanmak yerine doğru kılınmak ifadesini kullanmaya öneririz.


Kutsal Kitap ayetleri bibleserver.com web sitesinde yeni bir pencerede açılacaktır.

Kaynak: Açıklamalı Kutsal Kitap. (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2010) s. 1656.

Telif Hakları © 2010 Yeni Yaşam Yayınları. İzin ile kullanılmıştır.